8 Eylül 2009 Salı

Dul ya da Bekar olmak!Hem de Türkiye'de!!!!!

Bu nazar boncuğu, dün tesadüfen keşfettiğim blog sahibi ve henüz doğmamış bebeği için...Öyle keyifli öyle güzel ki annenin doğmamış bebeğine yazdıkları...hele bebişin ultrason resmi...Gönülden;sağlıklı bir hamilelik,sağlıklı bir bebek ve kolay bir doğum diliyorum onlar için...


Evlilik,çocuk doğurmak öylesine uzak ki benim için...Bunu sadece bir kere düşündüm ve son oldu zaten.Hele müstakbel damat adayının "henüz erken" diyerek kendi bebeğini kabul etmemesinden sonra bu düşünceye tamamen kapattım kendimi.(zaten bundan sonrasında da nişanı hemen attım)Bir müddet bebeğimi tek başıma doğurabilme ve yetiştirme düşünceleri gidip geldi beynimde ama babasızlığın ne demek olduğunu çok çok iyi bildiğim için vazgeçtim...Türkiye...Halen bunun zorluklarını yaşadığım anlar oluyor.Ben bu duruma çoktan alıştım,benimsedim ama maalesef yaşadığımız ülkede bu durumu benimsemeyen okadar geniş bir kesim var ki...İster şehirin en lüx semtinde yaşayın isterse köyde...hiç farketmiyor...kafalar benzer kafalar!!!Çoğu zaman insanların ikiyüzlülükleri midemi bulandırıyor.


Örneğin; benim burada ki arkadaşlarımın çoğu çocukluk arkadaşlarım...Çocukluğumun her yazı Erdek'te geçti ve sonrasında yani annem emekli olduktan sonra buraya yerleşti...iki yıl önce de ben...ama mesela çocukluk arkadaşlarım yanlarında kocaları var ise benimle muhattap olmazlar...e neme lazım, ben bekar bir insanım ve hatta onlara göre aranıyor da olabilirim:)Erkek arkadaşlarım ise eşlerinin ya da kız arkadaşlarının yanında tamamen "tanımıyorum" pozisyonlarına girerler ama yalnızken karşılaştıklarında birden bire değişiverirler.Çoğunun kafasında ki düşünce aynıdır "götürürmüyüm acaba".Hııı nereye güzelim,nereye götürürsün...bende hazır,amade seni bekliyordum :)Hepsi gözüme çok çok komik gözüküyorlar...

Sonra oturduğunuz apartmanda da size tuhaf bakanlar çıkabilir.İstanbul'da bir müddet 3 kız arkadaş birlikte oturuyorduk ki oturduğumuz semtte iyi bir semtti.3 kız arkadaşta çok çok iyi işyerlerinde çalışıyorduk ve çokta iyi anlaşıyorduk.Sırf apartman girişindeki zilimize Özlem-Ayten-Dilek yazdığımız için kapımıza o gece "Fuhuş" ihbarı ile polis gelmişti.Kapıyı açtığımız zaman gördüğümüz manzara hem çok komik hemde çok şaşırtıcı idi...2 tane polis,polisin arkasında apartmanda yaşayan komşularımızın kocaları ve onların arkasında da merdivene kadar sıralanmış sevgili karıları:)Hele bir amcamın söylediklerini hiç unutamayacağım...Ben o dönemde çok iyi bir Reklam Firmasın'da "müşteri temsilcisi" olarak çalışıyordum ve üzerime zimmetlenen araç arızalı olduğundan dolayı yaklaşık 10 gün boyunca Şirkette ki hangi araç boşta ise onun ile gelmişdim evime...e amcam da boş durmamış ve her aracın plakasını not etmiş.Ogün liste halinde polise uzatmıştı:)

Ha bir de gündemi değiştirmek için size bok atanlar çıkabilir...Bunu özellikle de hem cinslerimiz yaparlar...Özel ya da evlilik yaşamları ile ilgili bir haber çıktı ise ve üstelik bu haberde gerçeklik payı çok çok fazla ise konuyu,gündemi değiştirmek ve unutulmak için size bok atarlar ve bunuda çok iyi başarırlar.Öyle ya;başınızda baba,ağabey,eş... yok.Dolayısı ile ne derlerse haktır.Kızı bekar anası dul...al birini vur ötekine...

Erdek'e ilk geldiğim zaman hakkımda çok komik bir dedikodu çıkmış idi:)Şöyle ki;ben aslında İstanbul'da evlenmişim ve ayrılıp Erdek'e annemin yanına dönmüşüm ancak boşanma davam henüz bitmemiş çünkü eşimden çok yüklü bir tazminat istiyormuşum ve arasıra İstanbul'a gitmemin sebebide işte buymuş:)Buna benzer bir dedikodu İstanbul'da yaşarken de çıkmıştı ya...Büyükçekmece/Gürpınar'da çok keyifli bir eve taşınmıştım...Köykent Sitesi diye geçiyordu burası ve çok güzel bir site idi...Gerçi daha sonrasın da burada oturan insanlar beni tanımış ve aralarına kabul etmişti ama ilk zamanlar çok sıkıntılı günler yaşamış,dedikodu ve hatta iftira ile karşılaşmıştım...

Ha bazen şöyle de olabiliyor;Hani başımızda erkek yok ,baba yok,koca yok ya...e birde evde bol kedi ve köpek ile yaşıyorsanız..."ayyy yazık evde kalmanın sonuçları bunlar":) düşüncesi ile size "zavallı kızkurusu" muamelesi yapan,işi-gücü bırakıp size koca arayan tipler de çıkabiliyor:)"Ulem ben böyle çok mutluyum,özgürlüğümü seviyorum" diye avazınız çıktığı kadar bağıracak olsanızda onlar bunu kendilerine bir görev edinerek size müstakbel koca adayları aramaya devam ederler.Şimdiler de başımda böyle bir dert var ve artık kendisini görmemek için yolumu değiştirmek zorunda kalıyorum.

Amaaannn neden ben bu konulara girdim ki şimdi...Aslında tüm bunları yazmamın ve rahatlamaya çalışmamın sebebi aynı apartmanda ki komşumuzun bizi rahatsız etmesi ve bu durumun şiddete kadar ilerlemiş olması...evet evet "ŞİDDET"ten bahsediyorum.


Önce camımızın önüne koyduğumuz masa ve sandalyelerimiz parçalandı ve aynı gün hakaret,tehdit ve şiddete yönelik saldırıya maruz kaldım,sonra bahçemize zehir atarak köpeklerimizi öldürmekle tehdit edildik ve sonrasın da apartman içinde sıkıştırılarak yumrukla darp'a maruz kaldım...Darp sonunda burnum kırıldı ve yüzümde ciddi bir yara izi leke kaldı...2 genç çocuk görmüş ve polis çağırmışlar.Polisler geldiğinde her yerim kan içindeydi...Bu ayın sonunda önce "tehdit,hakaret ve mala zarar vermekten" dolayı ilk mahkememiz,sonrasın da ise "darp"tan dolayı ikinci mahkememiz var.

işte bu beni strese sokuyor ve isyan ettiriyor...Tüm bunları yaşamamın tek sebebi ise yeni aldığımız dairenin hemen yanında bu insanlara ait foseptik'in bulunması ve bundan dolayı annemin bu insanları önce zabıtaya sonrasında da mahkemeye vermesi.İşin komik tarafı ki; kendimi asla haklı çıkarmaya çalışmıyorum ama beni bilen bilir...Ne tartışmaktan ne de kavga etmekten hoşlanırım ki kavga etmeyi de bilmem zaten...Karşımda yüksek sesle konuşan,bağıran-çağıran biri olursa sinirlerim boşalır hemen...Zaten anlatamazsın ki kendini karşındakine o an,seni duymaz bile...o yüzden de "bu konuyu sonra konuşuruz" der ve döner arkamı giderim. Çözümü her zaman konuşmakta ararım ve bu komşulukta da hep köprü olmaya çalıştım.Biri annem diğeri ise 60 yaşında üstelik 2 yıl önce çocuğunu trafik kazasında kaybetmiş bir baba...Ancak gerçek olan birşey var ki bu insanlar yani bu adam ve eşi geldiğimiz ilk günden bu yana bizi çok hemde çok rahatsız ettiler...dedikoduları ile,iftiraları ile...Beni en çok üzen karakol da kendisini "ya beni sev ya beni döv" diyerek tahrik ettiğimi söylemiş olması ve bunu oturduğumuz sokakta bulunan diğer komşularımıza da yayması.Dedim ya;bu Ülke'de başınızda ağabey,baba,eş...gibi erkek modeli yok ise size bok atmak kolaydır.Polislerin bi sırtını sıvazlamaları kalmıştı oysa bu durumu bir başka Ülke'de yaşamış olsaydım,bu adam hemen oracıkta nezarete atılmıştı.Ama burası benim Ülke'm ve ben bu Ülke'den çoktan ümidimi kestim...Daha ilk olayda yani bu adam eşyalarımızı parçaladığı ve aynı gün üzerime yürüdüğünde,ileri de yapabileceklerinin ilk sinyalini vermiş ben de kendimi,ailemi koruyabilmek adına savcılığa gidip "Can güvenliğimden endişe duymaktayım" diye dilekçe vermiş olmama rağmen dilekçem Savcı tarafından kabul edilmemiş ve gerekçe olarak yüzüme karşı "ne yapacağız?koruma mı tutalım sana" diyerek abuk bir cevap verilmişti.

İki ucu boklu değnek...mahkemeye çıkıp "ben şikayetçiyim ve asla şikayetimden geri dönmeyeceğim"dersem ahhh aynı apartmanda oturuyoruz ve üstelik evime girebilmek için bu kişilerin kapısının önünden geçmek zorundayım.Bugün bunu yaptı ise ileride daha da kötüsünü yapabilir,Allah Korusun anneme zarar verebilir ki böyle bir durumda annemi kaybedeceğim kesindir.Çünkü yüksek tansiyon hastası ve bunu düşündüğümde hep "iyi ki bana zarar vermiş" diyerek şükrediyorum.Öte yanda;sırf bunları düşünerek "ben vazgeçtim,affediyorum" diyecek olursam...nasıl affedebilirim ki???Tam da sevgili arkadaşım,biricik meleğim bu konu üzerine bir CD çıkarmışken,cuk oturdu yaşadıklarım üzerine hissettiklerim.Affetmek ama nasıl ve nereye kadar????Bazen sadece iki yüzlülerden değil,erkeklerden de iğreniyorum.Kafaları ya iki bacak arasına çalışır ya da şiddete.Ama kıçları şıkıştı mı kaçacak delik ararlar....bilekleri kuvvetlidir çoğunun ama yüreklerine ve beyinlerine bakacak olursanız kocaman sıfırdırlar...Hele bazıları kollarını yana aça aça kabadayıvari yürürler,sokak ortasında elin karısının kızının gözünün içine baka baka uzuvlarını kaşımaktan utanmaz ama konu kendi karıları ya da kızları olduğunda dünyayı ayağa kaldırırlar,ciğerlerinde ki tüm pislikleri iğrenirmisin,iğrenmezmisin diye düşünmeden sokak ortasına fırlatıverirler ve tüm bunları "Erkeklik" göstergesi olarak sergilerler....Hay sizin erkekliğinize...

İşte böyle zamanlarda isyan ediyorum...iyi ki seni doğurmamışım .Özürdilerim...çok özürdilerim....ama bu senin için en doğrusu idi.Çok üzgünüm.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Özlemcim merhaba, ah biraz ihmal ettim di mi, ses veremedim. :(

Şimdi "yaz çok yoğun geçti, önce annemin ayağı kırıldı, sonra eşimin ayağı burkulup alçıya alındı, bu arada iş ve ev, bi de yazılar - cd derken yazamadım" desem beni affeder misin? bunların bahane olmadığını biliyorum elbette ama yine de beni anlayacağını umuyorum güzel yürekli arkadaşım.

ben sen istediğin sürece her zaman yanındayım, iyi günde kötü günde ve aslında yazdıklarından her daim birbirimizin yüreğinde olduğumuzu görüyorum, ne güzel.. İyi ki varsın, ve bil ki sen de bir meleksin..

sevgimle kucaklarım.

Gölgecik dedi ki...

Çok hem de çok sevindim yazını görünce:)Öncelikle anneciğin ve eşine geçmiş olsun dileklerimi ilet lütfen benim için.Ne kadar yoğun olduğunu tahmin edebiliyorum ve ihşallah yakında kitabını da okuyacağımız günleri sabırsızlıkla bekliyorum.

Sen de iyi ki varsın...ne mutlu bir gün benim için:))

AyseAtesoglu dedi ki...

Çok güzel yazmışsınız.Diyecek söz bulamıyorum.Benzer durumları yaşamış ve yaşayan biri olarak size hak veriyorum.