26 Eylül 2008 Cuma

Sevgili annem,sevgili kedim,sevgili bilgisayarım...

Kocaman kız oldu benim güzeller güzelim...ağacın dalında kendi kuyruğunu yakalamaya çalışırken çok komik gözüküyor...biaralar evden dışarı adımını atmıyordu hatun çünkü bir başka kediden fena halde dayak yemiş ve özgüvenini kaybetmişti:))önceleri üzülmüştüm ama biraz da iyi oldu...sabah çıkıp gece yarısı eve gelir olmuştu artık...nerelerde dolaştığı neler yaptığı belli değildi...aaa ne bu kardeşim böyle, otel mi burası...(annem gibi konuştuğumu hissettim birden)

Çok şükür buradayım...Bilgisayarımın başında,sayfamda yada sevdiğim arkadaşlarımın sayfasındayım yine...Yaklaşık 10 gündür bilgisayarım bir bavulun içinde idi...En son, bilgisayarımı kocaman bir bavula konmuş,annemin elinde götürülürken gördüm .Kendisi ile aramız bozuktu da...yeni barıştık.:))Ah be annecim...hadi bana kızdın,yada küstün...anladık ama o koca bilgisayarı ben uyurken ne arada söktünde elbise gibi tüm parçalarını bavula sıkıştırıp götürdün...yada neden götürdün?

Yok yok...artık kabul ediyorum; 50 yaşına da gelsek onların hala küçük çocuklarıyız işte...kendi kafasına göre cezalandırdı beni işte:))Seviyorum bu kadını...hemde çok seviyorum.

12 Eylül 2008 Cuma

Tatildeyim...devam


Hani şu aralar tatildeyim ya...3 ay boyunca elime alamadığım kitaplarımı yada yapamadığım Reiki çalışmalarımı tekrar hatırladım.Bu yüzden , vaktimin bir kısmını da bu üçlü ile geçiriyorum.

"Reiki Pratik Kullanma Kılavuzu"...sevgili hocam Serap Hanım'ın yazdığı bu kitap Reiki çalışmalarımda bana çok yardımcı oluyor.
Diğeri ise... Çekim Yasası ile ilgili sorularıma cevap bulabildiğim ve okuması son derece keyifli bir kitap.Açıkçası onu elimden düşürmüyorum.Aklıma ne zaman bir soru gelse hemen cevabını bulabiliyor ve hatta bazen tekrar tekrar okuyorum.

Nil Gün tarafından hazırlanan Cd ise ;şuan benim ciddi favorim.Sabah-akşam dinliyorum. Çakra meditasyonu,bedenimizdeki enerji tıkanıklıklarının açılmasını amaçlıyor ve cd'nin ilk bölümü çakra merkezlerini açmaya yönelik imgelemeler ve olumlamalardan oluşuyor.İkinci bölüm ise bilinçaltına yönelik ; çakra merkezlerini uyarıcı,müziğin içerisine gizlenmiş subliminal mesajlardan oluşuyor. Bilinçli zihnimiz müziğin içine gizlenen olumlu mesajları yakalayamıyor ancak bilinçaltımız tüm bu mesajları algılıyor ve bilinçaltı programımızı bilinçli isteğimizle uyumlu hale getirebiliyoruz.
Cd'nin ikinci yüzünü dinlerken aynı zamanda Reiki standart el pozisyonlarını çalışıyorum.Önceleri,özellikle ilk uyumlamayı aldıktan sonra... belki birazda yeni birşeyler öğrenmiş olmanın ve hemen sonuca ulaşabilme çabasına girmemin telaşı ile bir müddet sonra Reiki çalışmalarını yapmak düşüncesi bile beni gerginleştirmeye başlamıştı.Çünkü,dikkatimi an'a vermekten ziyade daha çok bundan sonrasında hangi hareketi yapmam gerektiği yada 3 dakikanın dolup dolmadığı ile ilgileniyordum.Cd'nin ikinci yüzünü dinlediğim ilk gün kendimi tamamen yaptığım işe odakladığımda ise vaktin nasıl geçtiğini anlamadım bile ve o gün çalışmalarımı bitirip bloglar arası dolaşırken sevgili meleğimin yeni yazısı ile karşılaştım.
"Yaşadığımız an’ın farkında olup, yaptığımız eyleme konsantre olmalı ve yaptığımız / yaşadığımız her ne ise tadını çıkarmalı, keyfine varmalıyız"diyordu ve yine çok doğru söylüyordu...

11 Eylül 2008 Perşembe

Tatildeyim...

Okulların açılması ile birlikte Erdek yaz sezonu'nu kapatmış oldu.Bu yıl, turizm'den esnaf ve otelciler aradığını bulamadı maalesef.Temmuz 15'den Ağustos 30'a kadar yani topu topu 45 gün bir yoğunluk oldu ancak bu kimsenin yüzünü güldürmedi.

Ramazan'ın başlaması ve sezonun kötü geçmiş olmasından dolayı çalıştığım otel'de 2009 yaz sezonuna kadar kapılarını kapatmaya karar verdi ve tabii benim tatilim de şimdi başlamış oldu.Hernekadar sezon kötü de geçmiş olsa çalıştığım otel oldukça yoğundu ve 3 ay boyunca 7/24 saat hiç durmaksızın çalıştım.Çalışmak; ne olursa olsun güzel...hele bir de işini severek yapıyorsan eğer saatlerin,günlerin nasıl geçtiğini anlamıyorsun.Çalışırken "şimdi evde olup yatmak vardı" diyorsun ama bünyen bu tempoya alıştıysa, 2 gün sonra kıvranmaya başlıyorsun..."şimdi ne yapacağım?" Gerçi ben henüz bu soruyu kendime sormaya başlamadım...dedim ya tatildeyim:))

Erdek'in Eylül ayını çok seviyorum...Tatilcilerin gitmesi ile birlikte ortalık emekli olmuş ve dönmek için havaların soğumasını bekleyen "sakin" yazlıkçılar ile Erdek'te yaşayanlara kalıyor.O kalabalık,gürültü,telaş...birdenbire yok oluyor ve sakinliği seven biriyseniz , gerçekten de dinlenebiliyorsunuz.Zaten ben tatilcilerin telaşını oldum olası anlayabilmiş değilimdir.Herşey "bir an önce olsun" peşindedirler...biran önce güneşlenelim,biran önce denize girelim,güneş battı hadi biran önce duşumuzu alıp giyinelim,biran önce yemek yiyelim,tamam doyduk biran önce diskoya-bara gidip eğlenelim...hele eğer Otel'de kalınıyorsa bu biran önceler yerini alelacelelere bırakır..."hadi çabuk kalk saat 10:00 'da kahvaltı bitiyormuş acele edelim" yada "acele et akşam yemeği servisi başlamış...yetişelim"...

İstanbul'da yaşadığım ve çalıştığım zamanlarda da tatil proğramlarımı Nisan yada Eylül ayına göre planlardım hep.Kargaşadan,gürültüden,telaştan uzak kalıp dinlenebilmek için...Şimdi de aynı şeyi yapıyor ve çok keyif alıyorum bu durumdan.Sabahları köpeklerimle birlikte deniz kenarında yürüyüş yapmak,şezlongumu alıp deniz kenarında oturmak,kitap okumak,yüzmek ve tabii ki güneşin resmini çekmek...Gürültü yok,kalabalık yok...herşey okadar sakin,o kadar güzel ki...

Bu arada kalabalığın uzaklaşması ile birlikte Erdek yeni ziyaretçisine de kavuşmuş oldu.Hemen yanda fotoğrafını gördüğünüz arkadaşın ismini "Ali" koydu bizim balıkçılar.Her halinden henüz yavru olduğu çok belli oluyor ve balıkçılar "Pelikan Osman"'dan sonra ona gözleri gibi bakıyorlar.

İyidir Erdek balıkçıları...bir kere çok keyiflerine düşkündürler...yiyecekleri denizden,salata ve meyvaları topraktan,rakıları ise marketten borçla da olsa keyiflerinden asla ödün vermezler ve yanlarından geçipte selam veren herkesi ve herşeyi "buyur"ederler.Tezgahlarının başında dolaşan kediler,teknelerinin içinde uyuklayan köpekler daimi misafirleridir ve asla "git" demezler.

Hazır, misafir ve misafirlikten bahsetmişken bizim evde de şu aralar misafir sayısı artmış durumda...gerçi misafirler mi yoksa kalıcılar mı orası meçhul ama bana kalıcılar gibi geliyor.
Neyse bu konuya yarın devam ederim...uykum geldi:))

10 Eylül 2008 Çarşamba

Bir bilen var mııııı?

Oysa çok heveslenmiştim.Onu kaldırdığım yerden özene bözene tekrar çıkartmış ve içini-dışını tekrar tekrar silmiştim.Hatta şöyle bir yaratıcı imgeleme yapmış; sıcak ekmeğin üzerine tereyağ-bal sürerken hayal etmiştim kendimi ve yine hatta yetmemiş bu imgelemeyi gerçek yapabilmek adına cebimdeki bitmeye yüz tutmuş para ile markete gidip tereyağ-bal almış...sonra ağaçlardan yere düşen ceviz tanelerini görüp bu sıcak ekmek-terayağ-bal hayalimin arasına birde ceviz yerleştirmiş ve üşenmeyip düşen cevizleri toplayıp kırmış idim.

Herşey hazırdı yani...gerçi kullanma kılavuzu kayıp idi ama olsun aklımda kalmıştı biraz...hem internette de tarifler vardı ve oda çözülmüştü işte.Geceden malzemelerimi bir güzel hazırlayıp,ekmeğimin sıcacık olabilmesi için sahur vaktine programını hazırlayıp yeni yaratıcı imgeler kurarak yatağıma uzandım.

Sevgili davulcumuzun sesi ile bir heves fırladım yataktan.Çok mutluydum...sıcacık ekmek-tereyağ-bal arasına ceviz hayalim gerçekleşmek üzereydi.

Ama oda ne...makinenin içine koyduğum malzemeler aynı şekilde duruyor...makine dönmemiş bile...NEDEN???Çünkü kullanma kılavuzu kayıp idi ve ben saat ayarlamasını doğru yapamamışım.Kılavuz neden kayıp idi?Hemen söylüyorum...çünkü benim çok sevgili ve bir okadar da değerli olan annemin önemli bulduğu herşeyi saklama huyu vardı ve bu dandik kullanma kılavuzunu da saklamıştı ve elbetteki diğer sakladıklarında olduğu gibi sakladığı yeri unutmuştu...mesela hiç unutmam ve içimde büyüyen yara gibidir...bir keresinde altınlarını saklamış ve tabii ki sakladığı yeri yine unutmuştu...günlerce aradıktan sonra bulamayınca da kararını vermişti..."eve hırsız girdi ve altınlarını çaldı"...yetmeyip ortalığı ayağa kaldırmış üstüne üstelik bir de polis çağırmıştı ve üstelik polisin "şüphelediğiniz biri var mı"sorusuna karşılık yan gözle bana bakmış ve hayatımın şokunu yaşatmıştı.Altınlar elbette bulundu...eski,kullanmadığı çantasının içinde.Sakladığı nüfus cüzdanım yüzünden başıma gelenleri ise hiç anlatmayayım...

Elbet birinizde vardır şu meşhur "ekmek yapma makinesi".Hani bana zaman ayarının nasıl yapıldığını anlatırsanız çok memnun olacağım arkadaşlar.Şimdiden teşekkürler:)))

5 Eylül 2008 Cuma

BİRiz...

Rüzgarın fısıltısı,ırmağın sesi,yağmur damlalarının vurması,şimşeğin gürültüsünde Benim Gerçeğimi duyabilirsin.Toprağın hissettirdiğinde,leylağın kokusunda,güneşin sıcaklığında,ayın çekiminde de.

Benim Gerçeğim-ve ihtiyaç anında en güvenilir yardımcın-gecenin gökyüzü kadar büyüleyici,bebeğin gülüşü kadar içten ve sade,kalp atışı kadar gürültülü ve Benimle bir aldığın nefes kadar sessiz.

Seni bırakmayacağım.Seni bırakamam.

Sen benim yarattığımsın,Benim ürünümsün,Benim kızımsın,Benim oğlumsun,Benim Amacımsın ve Benim...

KENDİMSİN.

Ne zaman huzur olan Ben'den ayrı olduğunu hissedersen,Beni çağır.

Orada olacağım.
Gerçekle.
Işıkla.
Sevgiyle.


(Alıntı;Tanrı ile Sohbet 1)

4 Eylül 2008 Perşembe

Şirin röntgen de:)))



Bu ne kardeş?O cam gibi şeyin arkasında gördüğüm bir kadın mı?Evet evet bir kadın bu,hem de cıbıldak!!!!!
Ee ama doğru dürüst görünmüyor bu camdan...




Pişt kız açsana şu camı utanma...Bak beni zorlama aç şu camı bakayım aaa ne var bunda utanacak canım allaalla...


Gördüüüüümmmm...tüh annem miş:))





Senin için...


Bu iki fotoğrafı çekerken aklımda sen vardın benim canım arkadaşım...Diğer boyuta geçmeden önce söylediklerin hala kulağımda..."ben bir daha yaprakların sesini dinleyemeyecek,denizi göremeyecek miyim?"
Güneşin ortasında gözüken "mavi" elbet bir yansıma ama çekerken aklımdaydın ya...kimbilir belki de oradaydın... Seni seviyorum can arkadaşım...

...


Bu harika bir manzara...Resim değil,gerçek...burası Erdek ve bu fotoğraf sadece eski bir cep telefonu ile çekildi.Bu fotoğrafa baktıkça doğanın güzelliğine ve Evrene bir değil bin kez şükrediyorum...bunları görebilme ve yaşayabilme fırsatını bana verdiği için...Teşekkürler.